Dokunma
Sorunu sor hemen cevaplansın.
dokunma
İsimDokunmak (I) işi, temas
dokunma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- tact
- palpation
- touching, contact
- touch, sense of touch
- touch; contact
- touch
Örnek Cümle:
Don't touch that pan! It's very hot.
-O tavaya dokunmayın! O çok sıcak.
Örnek Cümle:
Please do not touch the merchandise.
-Lütfen eşyalara dokunmayın.
- don't touch
Örnek Cümle:
Don't touch my camera.
-Benim kamerama dokunmayın.
Örnek Cümle:
Don't touch the wet paint.
-Islak boyaya dokunmayın.
- tactual
- handling
- feeling
- hands off
- contact
- tactile
- touching
Örnek Cümle:
I don't like her touching you.
-Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
Örnek Cümle:
When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
-Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
- tanginess
- dab
- touchiness
- feel {i}
Örnek Cümle:
Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
-Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- untouch (Bilgisayar)
- dokunmak
- touch
Tom reached out to touch Mary.
-Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
All you have to do is touch the button.
-Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
- dokunma bombası
- contact mine
- dokunma duyusu
- sense of touch
- dokunma duyusu
- tactile sense
- dokunma duyusu
- tactual sense
- dokunma duyusu ile ilgili
- haptic
- dokunma hissi
- feeling
- dokunma tüyü
- tactile hair
- dokunmak
- {f} feel
Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
-Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- dokunmak
- affect
- dokunmak
- {f} tip
- dokunma!
- hand off
- dokunmak
- reach
Tom reached out to touch Mary.
-Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
- dokunmak
- tweedle
- dokunmak
- abut
- dokunmak
- upset
- dokunmak
- concern
- dokunmak
- jar
- dokunmak
- (Matematik) osculate">(Matematik) osculate
- dokunmak
- harm
- dokunmak
- get on
- dokunmak
- dab
- dokunmak
- tamper
- dokunmak
- move
- dokunmak
- woven
- dokunmak
- foul
- dokunmak
- be woven
- dokun
- {f} fingering
- dokun
- {f} touch
All you have to do is touch the button.
-Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
Lips that touch liquor shall not touch mine.
-Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
- dokun
- {f} dab
- dokun
- get in touch
- dokun
- {f} touching
Your dress is touching the wet paint.
-Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.
Let go of my arm! I can't stand people touching me.
-Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.
- dokun
- got in touch
- dokun
- {f} touched
Have you ever touched a dolphin?
-Hiçbir yunusa dokundun mu?
Tom touched Mary's shoulder.
-Tom Mary'nin omzuna dokundu.
- dokun
- {f} finger
This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
-Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder.
-Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.
- dokunmak
- rasp
- bana dokunma
- Don't touch me
- dokun
- tender
- dokunmak
- be intolerant of
- dokunmak
- handle
- dokunmak
- kiss
- dokunmak
- to touch; to move, to affect, to touch; to upset, to harm; to get on, to jar; to concern; to be woven
- dokunmak
- disagree
- dokunmak
- clap
- dokunmak
- to be woven
- dokunmak
- meet
- dokunmak
- contact
- dokunmak
- bob
- hafifçe dokunma
- tip
- ince ve uzun dokunma uzvu olan
- pinnate
- sağlığa dokunma
- insalubrity
- şövalyelik verirken kılıçla dokunma
- accolade
İlgili Terimler
dokunma teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- Dokunmak işi
- Dokunmak (I) işi, temas
- Dokunmak (II) işi
- temas
- dokunma duyusu
- Deri üzerine yapılan değme, vurma, bastırma, çekme gibi etkileri alan duyu
- Dokunmak
- tutmak
- dokunmak
- Sağlığını bozmak
- dokunmak
- Almak, kullanmak, el sürmek: "Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu."- N. Araz
- dokunmak
- Olmak
- dokunmak
- Tedirgin etmek, sataşmak: "Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı."- S. F. Abasıyanık. İyilik, kötülük gibi kavramlar için olmak: "Medeni âlemi yaratmış olan eserlerin bize kötülüğü dokunabilir mi?"- N. Ataç. İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak: "Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum."- R. N. Güntekin. İlişkin, ilgili olmak, değinmek
- dokunmak
- Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak: "Erkekte pudra sinirime dokunuyor diyorum, anlamıyorsun."- P. Safa
- dokunmak
- Tedirgin etmek, sataşmak
- dokunmak
- Almak, kullanmak, el sürmek
- dokunmak
- İçine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak
- dokunmak
- Hafifçe değmek
- dokunmak
- Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık gibi türlü niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek: "Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk."- A. Haşim
- dokunmak
- Karıştırmak
- dokunmak
- Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak
- dokunmak
- Dokuma işi yapılmak
- dokunmak
- İlişkin, ilgili olmak, değinmek
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.